HAKKA_GİDEN_YOLDA_YURUMEK hakkagidenler@hotmail.com
YAYINLARIMIZ  
  Ana Sayfa
  İletişim
  Üyelik Forum
  KÜTÜB-İ SİTTE
  İTİKATİ SORU CEVAP
  a)Allah cc sevgisi
  b) Allah korkusu
  c) Allah'a iman
  d) Allah'a İtaat
  1:) Kur'an-ı Kerim'i tanımak
  Hz. Muhammed'e tabi olmak ve ümmet olmak
  Peygamber sevgisi
  Peygambere İMAN Hz. Muhammed'in (sav) fazileti ve üstünlügü
  Hz. Peygamberin veda hutbesi
  Allah c.c için Bugzetmek
  Edep Perdesi
  Akıllı Kişi
  İman Agacı
  Sana Şüphe Vereni Bırak
  İptila Ve Nimet
  Arif-i Billah'ın Duasına Neden İcap Olunmaz
  Nefsin İki Hali-Futuhu'l Gayb
  Fena Ve Keyfiyeti
  Salikin Yetişmesi
  Hasedein Kötülügü
  Dünya Ve Ahiret İşleri
  Vera Üzerine
  Akıllıya Gereken
  Allah'a Darılmak
  İnsanları Dört Bölümde Anlatmak
  Hak Sevgisine Başkasını Katmamak
  Allah İçin Bugz
  Yasak Olan Şey
  Zaman Olur Fakirlik Küfre Yaklaşır
  Müridin Hailini Beyan
  Muhammedi HAKİKAT
  Pirimizden Tavsiyeler
  Yaratılışın Başlangıcı
  TASAVVUF
  Mana Çocugu
  Namaz
  Rüyetullah
  ZİKİR
  Marifet
  Şeriat Agacı
  Cemal Nurları
  Hiddet Ve Öfke
  Yalandan Sakınmak
  Emirler Ve Yasaklar
  Resullah'a Tabi Omak
  Mürşid
  Arif
  Hakk'ı Görmek
  Allah Korkusu ve Sevgisi
  Amel
  İlim
  Yagmur ve Toprak
  Hz Musa ve Ateş
  İmtihan
  Kişi Rabbisini Nasıl Görür
  İçi Düzeltmek
  Kader
  Ölmeden Evvel Ölmek-Pirimizden
  Nefs
  Gizli Şirk Putperestlik
  Ogluna Vasiyeti
  Pirimizin Hakk Yolcularına Vasiyeti
  Kalbindeki Putları Kır
  Pirimizden Nasihatler 1
  Pirimizden Nasihatler 2
  Pirimizden... Mucahede Ehli Ve Huyları
  Hakk'ı Şikayet Etmemek
  Faniden Medet Ummak
  Kalbin Hastalıgı
  Hayrı Tavsiye
  Taarruf-i Nefs
  Takva ve Dereceleri
  Vuslat
  Ârif-i Billah’ın Duasına Neden İcabet Olunmaz?
  Kaderde Niza Yoktur
  Her An Bir Tecelli
  Velilere Uymak
  Abdülkadir Geylanî’nin (ks) Akidesi
  Tasavvufun Esasları
  Kader2
  Pirimiz (ks)...
  Allah'a Vasıl Olmanın Yolu
  Mücahede Ehli ve Huyları - GAVSUL AZÂM
  Tasavvufta İki Gâye
  Pirimizin Üstün Şahsiyetinden Bir Demet..
  Pirimizin Tasarrufu
  Şehvetin Beyanı
  Allah'a (cc.) Teslim Ol, Halkı Terket
  Dünyanın Hâli
  İptila (Bağımlılık)
  Keşif ve Müşahede
  ALLAH´A YAKINLIK
  MANEVİ ÖLÜM
  KALBİN HASTALIĞI
  NEFİS VE HALLERİ
  HAYRI TAVSİYE
  VAZİFELERİMİZ
  TEENNİ, GAFLET, İHLAS, RİYA, SABIR, HASED, GÜNAHLARDAN SAKINMAK
  ÖNCELİKLERİMİZ - PİRİMİZDEN (KS.)
  PİRİMİZDEN ALTIN NASİHATLER
  PİRİMİZİN ŞAHSİYETİ
  İLİM, MÜRŞİD, İNZİVA
  IRAK'IN SAHRA VE HARABELERİNDE 25 SENE
  TEMELİ SIDK VE DOĞRULUK ÜZERE ATTIM
  Abdulkadir GEYLANİ (K.S) ve KADİRİLİK
  ALTIYÜZ DiRHEMLİK İP
  PİR-İ TARİKAT MUHYİS-SÜNNETİ VEDDİN GAVS-U RABBÜL ALEMİN EBU MUHAMMED MUHYİDDİN ABDULKADİR-İL GEYLANİ EL HASENİ EL HÜSEYNİ RIDVANULLAHİ ALEYHİM (K.S.)
  BATMAYAN GÜNEŞ
  HAZRET-İ GAVS’UL ÂZAM (KS.) İÇİN NE SÖYLEDİLER?
  Ziyaretşi defteri
İLETİŞİM: hakkagidenler@hotmail.com
PİR-İ TARİKAT MUHYİS-SÜNNETİ VEDDİN GAVS-U RABBÜL ALEMİN EBU MUHAMMED MUHYİDDİN ABDULKADİR-İL GEYLANİ EL HASENİ EL HÜSEYNİ RIDVANULLAHİ ALEYHİM (K.S.)
PİR-İ TARİKAT MUHYİS-SÜNNETİ VEDDİN GAVS-U RABBÜL ALEMİN EBU MUHAMMED MUHYİDDİN ABDULKADİR-İL GEYLANİ EL HASENİ EL HÜSEYNİ RIDVANULLAHİ ALEYHİM (K.S.)
Abdulkadir Geylânî, 470 (1077)’de Hazar Denizi’nin batısındaki Gilan eyalet merkezine bağlı Neyf köyünde doğdu. Babası Ebu Salih Musa dır. Kendisinin çok dindar bir kimse oluşundan başka fazla bir bilgimiz yoktur. Şeceresi Hz. Ali’ye kadar uzanır. Bu münasebetle “Evlâd-ı Rasul”dür. Babası, o devirde Bağdat’taki meşhur unvanı Zengi Dost (zenci dostu)’tur. Annesi Ümmü’l-Hayr Emetü’l-Cebbar Fatıma’dır. Mubarek validesinin de velilerden olduğu kabul edilmiştir.
 
14/01/2008
 

Abdulkadir Geylânî küçük yaşında babasını kaybetti. Annesinin ve dedesinin himayesinde büyüdü. İlim öğrenmeye son derece istekliydi. On yaşlarında okula başladı. Gelip giderken kendisini meleklerin himaye ettiğini söylerdi. Daha genç yaşta iken istek ve arzusu Bağdat’a gitmek ve orada tahsiline devam etmekti. Çünkü o devirde Bağdat bir ilim ve kültür merkeziydi. 18 yaşına geldiğinde annesinden izin alarak Bağdat’a gitti. Oradaki meşhur âlimlerden ilim öğrendi. Bu ilimler arasında hadis, fıkıh ve edebiyatı sayabiliriz. Kısa zamanda usul, fürûh ve mezhepler hakkında mükemmel bir ilime sahip oldu. İşte burada iken Bağdat’ın mutasavvıflarıyla yakın dostluklar kurdu. İlmini, takvasını beğendiği ve takdir ettiği Ebu’l-Hayr Muhammed b. Müslim ed-Debbâs vasıtasıyla tasavvufa intisap etti. Onu bu ilimde mürşid ve şeyh olarak kabul etti. Daha sonraları kendisine tahsis edilen medresede hadis, tefsir, kıraat, fıkıh ve nahiv gibi ilimleri okuttu. Vaaz vermeye başladı. Epey zaman vaaz ve nasihat yaptıktan sonra bundan da bıkarak inzivaya çekildi. Denildiğine göre tam 25 yıl bu inziva hayatında kaldı. İnziva esnasında bir kimse kendisine yedirip içirmedikten sonra hiçbir şey yememeye ahdetmişti. Tam aradan 40 gün geçti, o ahdini bozmadı. Açım açım sesleri geldiği ve rahatsız kaldığı haldeyken bu durumu mürşidi Ebu Said El Mahrumi’ye malum olmuş, onu alarak evine götürmüş kendi eliyle yedirip doyurduktan sonra kendisine şeyhlik hırkasına giydirmişlerdir.             Abdulkadir Geylânî Hazretlerinin tasavvufu, şeriata titizlikle bağlı kalma esasına dayanır. Bağlılarına Kuran ve sünnete uymalarını şiddetle tavsiye eder. O; “Bir zahitte görülecek deruni haller, İslam şeriatının dışına taşmamalıdır” derdi. İnanarak konuşurdu ve sözleri çok tesirli idi. Vaazlarını dinlemek için gelenler camilere sığmadığı için açık havada vaaz ederdi. Nakledildiğine göre onun sesini arkadakiler de öndekiler gibi işitebilirdi. Kendisine “Bazullah” yani “Allah’ın şahini" denirdi. Çünkü karşılaştığı kimseler mübarek sözlerinin tesiri altında kalırdı. Yine o, “Bazu’l-Esheb” yani “avını kaçırmayan şahin” unvanıyla da anılırdı. Ona bu unvan, şeyhi tarafından verilmiştir.             Abdulkadir Geylânî vefat edeceği sırada oğullarına şöyle dedi: “Yanımdan ayrılın, çünkü zahirde sizinle, batında sizden başkası –Allah u Teâlâ- ile birlikteyim” buyurdular. Vefat ederken iki defa “Refik-i A‘lâ” -size geliyorum, size geliyorum- buyurdu. “Ölüm acısı kâfirlere çok şiddetlidir, müminlere ise hafif olacaktır. Böyle olduğu halde Peygamberimiz bile vefatında acı hissetmiştir” buyurmuşlardı. Son nefeslerinde ise Abdulcebbar’a “Bütün uzuvlarım acı içindedir, yalnız kalbimde hiç acı ve elem yok. Kalbim, Allah u Teâlâ ile beraberdir” buyurmuşlardır. O büyükler bile ölüm anında acı ve elem duyarlarsa ya bizim halimiz ne olur? diye düşünmeliyiz.             Vefatı büyük bir üzüntüyle karşılandı. Cenaze namazını kılmak üzere o güne değin görünmemiş bir kalabalık toplandı. Cenaze namazını oğlu Abdulvehhab kıldırdı. O kadar insan toplanmıştı ki kalabalık sebebiyle ancak gece defnedilebildi. İnsanlar büyük kalabalıklar halinde ziyaretine geldiler. Bu ziyaretler günlerce devam etti.             Abdulkadir Geylânî’nin kız ve erkek birçok evladı vardı. Nesli onlar vasıtasıyla dünyanın çeşitli yerlerine Mısır, Kuzey Afrika, Endülüs, Irak, Suriye ve Anadolu’da yayılmıştır. Onun yayınlanmış ve yayınlanmamış birçok eseri mevcuttur.             Kuddûse Sırrıhu (Allah sırlarını takdis eylesin) ...               ABDÜLKADİR GEYLANİ HAZRERTLERİNİN KERAMETLERİ             Abdulkadir Geylânî daha doğmadan büyük veli olacağına dair kerametler görülmüştür. Babası rüyasında Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i, ashâb-ı kiramı ve sair evliyayı görmüş, Peygamber Efendimiz, kendisine evladının çok sâlih bir kimse olacağını haber vererek şöyle buyurmuştur: “On iki imam dışında bütün veliler doğacak olan oğluna itaat edecekler, onun ayaklarını boyunlarına koyacaklar. O yüksek derecelere kavuşacak, kendisine itaat etmeyenler Allah u Teâlâ’ya yârenlik devletinden mahrum kalacaklardır.” Ondan sadır olan keramet kadar kimseden keramet meydana gelmemiştir.             On yaşında okula giderken meleklerin de kendisi ile beraber yürüdüklerini görür, onların: “Yer açın, evliyadan birisi geliyor” dediklerini duyardı.             Temiz bir hanım Abdulkadir Geylânî Hazretlerine talebe olmuştu. Bu kadın şehirden uzak bir yerdeyken,  ihtiyaç gidermek için bir mağaraya girdi. Meğer kendisini bir ahlaksız takip ediyordu. O da kadının peşinden mağaraya girip ona tecavüz etmek istedi. Kadın kaçıp saklanacak yer bulamadı. O anda Gavsü’l-Azam’ın ismini söyleyerek “Yardım et ey Gavs-ul Azam!” diye içten gelerek samimiyetle mürşidini çağırdı. O anda Pir Abdulkadir Geylânî dergâhta abdest alıyordu. Ayaklarında tahtadan nalınlar vardı. Onları çıkarıp mağara tarafına savurdu. Nalınlar mütecaviz adamın kafasına kadar ulaştı ve adam ölüne kadar kafasına vurdu. Böylece kadın, kurtulmuş oldu. Sonrasında kadın, nalınları alarak Gays’a getirdi ve başından geçenleri olduğu gibi anlattı. Kendisine ihlasla talebe olanların, müridlerinin tevbesiz vefat etmemeleri için dua etti ve duası kabul olundu: “Allah’ım! Ceddim, Habibin Muhammed (a.s.) ve kullarından takvaya erenlerin hatırı için hiçbir müridimin/talebemin ruhunu tevbesiz alma…”             Tabiplerin tedavi edemediği hastalar ona gelirler, duası ve bereketi ile şifa bulup giderlerdi. Bir defasında Halife Müstenci’nin akrabasından karnı şiş bir hastayı getirdiler. Elini sürüp dua ettiğinde Cenab-ı Allah’ın izniyle o kişi iyileşiverdi.             Bir kadın Abdulakadir Geylânî hazretlerinin büyüklüğünü işitince oğlunu ona getirir ve onun terbiyesinde yetişmesini arzular. Abdulkadir Geyleni bu genci yanına alır, nefsin istediklerini yapmamasını kendisine emreder. Aradan epey zaman geçer. Kadın çocuğunu görmeyi arzu eder, kalkar dergâha gelir. Bir de ne görsün? Çocuğu bir deri bir kemik değil mi? Bu hal kadına çok dokunur. O öfkeyle Abdulkadir Geylânî Hazretlerinin yanına varır. Bakar ki pir hazretleri oturmuş sofrada tavuk yemektedir. Hiddeti biraz geçen kadın edebini takınarak: “Efendim, siz burada tavuk yersiniz, benim oğlum ise arpa ekmeği yemekten iğne ipliğe dönmüştür” diye çıkışır. Bunun üzerine Gavsu’l-Azam hiç istifini bozmadan sofradaki tavuğun kemiklerine mübarek elleriyle dokunarak “kum bi iznillah (Allahın izniyle kalk)” der demez tavuk hemen dirilir. Bunun üzerine hadiseyi hayret ve ibretle seyreden kadına yönelerek: “Senin oğlun da böyle olduğu zaman dilediğini yesin” diye cevap verir.             Yine bir gün bir cemaatle terasta otururlarken, Buhara tarafına dönerek güzel bir koku alır ve “Benim vefatımdan sonra dünyaya Muhammedî meşrep birisi gelir. Bana mahsus nimetlere kavuşur. Onun kalbine kelime-i tevhidi nakşediyorum” der. Aradaki zaman 157 senedir. Evliyanın büyüklerinden ve mürşid-i kâmillerin en meşhurlarından olan bu zat, Muhammed Bahaeddin Nakşibendî’dir.             Tarikatları; hak tarikatlar, evvelce hak tarikatlar olduğu halde sonraları bozulan tarikatlar ve tamamen sapık tarikatlar olmak üzere üçe ayırabiliriz. Sapık olanlarına aslında tarikat bile denilmez. Onlara tarikat adını vermek gerçek tarikatlara hakarettir. Onlar İslamiyet’i temsil edemez, İslam adına konuşamaz ve İslam’a inanmayanlar da onlara bakarak İslam ve Kuran hakkında hüküm veremezler. Gerçek tasavvuf nurunu Allah katında değerli olan yüce velilerden alır. Onun için tasavvufu şöyle anlatırlar:             ŞERİAT = TARİKAT = HAKİKAT = MARİFET             Şeriatın temelinde oturmayan tarikatta hakikat ve marifet adına hiçbir hayr beklenemez. Böyle olanlar bir İslam mutasavvıfının dediği gibi havada uçup denizleri yürüyerek geçseler, onlara önem verilmez. Havadaki uçan kuşlar ve daha başka varlıklarla denizin üstünde yüzen diğer yaratıklar da bunu yapmaktadırlar. Abdulkadir Geylânî şeriata sıkı sıkıya bağlı olmayı mensuplarına emretmiştir. Bu bağlamda o; kötü arkadaşlardan uzak durmayı, dine ve dünyaya yararlı olmayan faydasız şeyleri bırakmayı, su-i zanda bulunmamayı, duaya devam etmeyi, ahiret işlerini öne almayı, yapılan nasihatleri kabul etmeyi ve sabrı tavsiye etmektedir.             Kendisinden sayısız kerametler sudur etmesine rağmen şöyle buyururlardı: “Kerametler ancak bir hayr ve bir hikmet için gösterilir. Kerametlerini gizlemeyen dünyaya düşkündür. Bana veya halifelerime bağlı olup keramet derecesine ulaşan ve maksatsız keramet izhar edenin yüzü iki dünyada kara olur.” Abdullah Demircioğlu Hocaefendi

PANO  
   
ilahi dinleyin  
   
Peygamber efendimiz s.a.v efendimizin hadisleri  
  Peygaberimiz(sav) buyuruyorki
eger ölüm kalplerinize işlemesini
istiyorsanız şu üç şeyi daima yapın:

1)Cenaze namazlarında bulun.

2)Kabirleri ziyaret edin.

3)Hastaları ziyaret edin.
......................................................
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

'' Duanın kabulu,adabına riayetle mümkündür:

_Haram yememek......

_Şerefli gün ve vakti gözetlemek....

_Güzel hali gözetlemek....

_Alçak sesle,tevazu ve huşu ile dua etmek....

_Duadan evvel günahlara pişman olmak''
........................................................................
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

''Namaz kıldıgın zaman,son namazınmış gibi kıl buyurmuştur''....
........................................................................
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

''Namaz kılan,bütün organlarıyla,Rabbine dua eder''....
.........................................................................
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

''Huşunuzun münafıklarınkine benzemesinden Allah'a sıgınırım''.....

Namaz ,imanın sigortasıdır''......
..............................................................................
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

''Bizimle onlar arasındaki ayırıcı çizgi Namaz'dır.Namazı terkeden bu çizgiyi kaldırır (kafir olur).''



Peygamberimiz (sav) ÖGÜT:
''Kesilsen,ateşe atılsandayine Allah'a ortak koşma.

Çoluk çocugundan,mal ve servetindenayrılmaya zorlansanda yine anne-babana isyan etme.

İçki içme,zira, O kötülüklerin başıdır.

Namazı terketme,zira namazı kasten terkeden,Allah'ın ve Resulü'nün himayesinden uzaklaşır''......
.........................................................................
Allah c.c kuluna müjdesi:

''Kulum benim azabımdan ancak boynuna farz kıldıgım ibadetleri yerine getirerek kurtulur''.....
...................................................................
Peygamberimiz (sav) buyuruyorki:

''Öyle namaz vardırki,kişiye yorgunlugundan başka bir şey kalmaz.

''Öyle oruç verdırki,kişiye açlıgından,susuzlugundan başka bir şey kalmaz.''......
..................................................................
Peygamberimiz (sav)'in ögütü:

Gece kalk ,gece namaz kıl.Gece uyuma.Uyu da,o sıkıntı kalbine girdigi zaman uyan.Uyanki,kalbine gelen bu sıkıntı,Allah'ın seni uyarması olarak yorumla.....
........................................................................
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

''Küçük günahlardan sıkının,küçümsemeyin.Küçük günahlar sizi büyük günahlara götürür''......
........................................................................
Hz.Musa (as) ile Allah c.c arasında geçen nemmalarla ilgili:
Musa (as) ,inananları topluyor yüksekçe bir yere daga çıkalım buyuruyor.Rabbimize dua edelim,belki bir rahmet yagdırır.Musa (as) duaya başladıgı an Yüce Allah'tan hitap geliyor:''Ya Musa,ümmetinin içerisindeki nemmamları çıkar onları kov ondan soran duanı kabul ederim.NEMMAM,iki kişi arasında söz taşıyıp onları birbirine düşüren,düşman eden münafık iki yüzlü kimsedir............

Allah c.c kullar'ına diyorki:

''Ey kulum,içiki içme,zina yapma,Rüşvet alıp verme,faiz üretme.Yoksa seni cezalandırırım,hapsederim,mahkum ederim.'''....
......................................................................
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

''Komşun putperset,yabancı,gayri müslim bile olsa ona komşuluk yapmak mecburiyetindesin''

ÜÇ ÇEŞİT KOMŞU HAKKI VAR:

1)''Müslüman komuşunun iki hakkı var:
a)Komşuluk hakkı,b)müslüman kardeşligi hakkı....

2)''Akraba olan komşunun üç hakkı var:
a)Akrabalık ,b)Din kardeşligi ,c)komşuluk hakkı......

'Gayri müslüm komşunun bir hakkı var:Komşuluk.....
.......................................................................
Peygamberimiz (sav) buyuruyor ki:

''Cenab-ı hakk'ın öyle kulları varki,yevmu'l- mahşerde korku içinde yaşarken,onlar tahtlar,kürsüler üzerinde oturmuş,korku ve hüzün bilmez,görmezler.....
........................................................................
 
Yayınlarımız  
  “Kim iyi bir işe aracılık ederse
onun da o işten bir payı olur.
Kim kötü bir işe aracılık ederse
onun da o işten bir payı olur.
Allah her şeyin karşılığını verir."
(Nisâ Sûresi85.Âyet)

” (İnsanların Hayırlısı,
İnsanlara Faydalı Olandır) H.ş

Bu hadisi şerife göre
bir hayat çizgisi, bir yaşam şekli
oluşturanlara ne mutlu!..

"Gözü haramdan korumak ne güzel
sehvet perdesidir.
(Hz. Osman r.a.)"

"HER NEFS ÖLÜMÜ TADACAKTIR"

"Siz Allah icin ne verirseniz
Allah onun yerine Daha iyisini verir"
(Sabe suresi)

"Kişi haksız olarak bir şeye lânet ederse,
o lânet kendine döner."

"Dostunu zaman zaman
ziyaret et ki sevgin artsın."

"Dinde namazın yeri,
vücûtta başın yeri gibidir."

"Yazıklar olsun o kimseye ki
halkı güldürmek için yalan söyler.
Veyl (azâbı) ona, veyl (azâbı) o

Gönül behçesindeki konularımız
her hafta değişmektedir..

"Edebi gözetmek, zikrden üstündür.
Edebi gözetmeyen
Hakk'a kavuşamaz."

"Ehlin gönlü için
(âilenin gönlünü almak için)
günah işlemek ahmaklıktır."

"Gınâ sâhiplerinin yâni zenginlerin,
alçak gönüllü olması güzeldir.
Fakirlerin ise
onurlu olması lâzımdır."

"İnsana lâzım olan önce
Ehl-i sünnete uygun inanmak,
sonra Allahü teâlânın emir ve
yasaklarına uymak,
daha sonra tasavvuf
yolunda ilerlemektir."

"Kalbin birçok şeyleri sevmesinin sebebi,
hep o bir şey içindir. O da nefsdir."

"Kâfirlere kıymet vermek,
müslümanlığı aşağılamak olur."

"Kelime-i tevhîd; putlara ibâdeti bırakıp,
Hak teâlâya ibâdet etmek demektir."

"Malı zarardan korumanın ilâcı,
zekât vermektir."

"Mübahları gelişi güzel kullanan,
şüpheli şeyleri yapmağa başlar.
Şüphelileri yapmak da
harama yol açar."

"Nefse, günahlardan kaçmak,
ibâdet yapmaktan daha güç gelir.
Onun için günahtan
kaçmak daha sevaptır."

"Razzâk olan Hak teâlâ,
rızıklara kefil olmuş,
kullarını bu sıkıntıdan kurtarmıştır."

"Seâdet-i ebediyyeye kavuşmak,
peygamberlere uymağa bağlıdır."

"Sohbeti ganîmet bilmelidir.
Sohbetin üstünlüğü, bütün üstünlüklerin
ve kemâllerin üstüdür."

"Sünnet ile bid'at birbirinin zıddıdır.
Birini yapınca öteki yok olur."

"Zekât niyeti ile bir kuruş vermek,
dağlar kadar altını sadaka olarak vermekten
kat kat daha sevapdır."

"Cennet ile Cehennem'den başka
ebedî bir yer yoktur.
Cennet'e girmek için îmân ve dînin
emirlerine uymak lâzımdır."

"Tesbih okumak (sübhânellah demek),
tövbenin anahtarı ve hattâ özüdür."

"Vakit çok kıymetlidir.
Kıymetli şeyler için kullanmak lâzımdır.
İşlerin en kıymetlisi
sâhibine hizmet etmektir.
Yâni Allahü teâlâya ibâdet ve tâat etmektir."

"Gençlik zamânında dînin emirlerine uymak,
dünyâ ve âhiret nîmetlerinin en üstünüdür."

"İhlâs ile yapılan küçük bir iş,
senelerce yapılan ibâdetler gibi
kazanç (sevap) hâsıl eder."

"İbâdetlerin hepsini kendinde toplayan,
insanı Allahü teâlâya en çok yaklaştıran şey
namazdır."

"Dünya deniz gibidir.
Çok kimse boğulmuştur.
Gemin takva, yükün iman,
hâlin tevekkül olursa kurtulursun."

"Horoz senden daha akıllı olmasın!
O, her sabah zikrederken,
sen uykuda olma."

"İnsanlara nasihat ederken kendini unutma!
Muma benzeme. Mum aydınlatırken,
kendini yakıp eritir."

"Kendi aybını gören kimse,
başkasının aybını göremez."

Kul, Allahü teâlâ için neyi terk ederse,
Allahü teâlâ, ona karşılık daha hayırlısını verir.

Ziyaretinizden dolayı teşekkür
eder dualarınızı bekleriz....

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol