HAKKA_GİDEN_YOLDA_YURUMEK hakkagidenler@hotmail.com
YAYINLARIMIZ  
  Ana Sayfa
  İletişim
  Üyelik Forum
  KÜTÜB-İ SİTTE
  İTİKATİ SORU CEVAP
  a)Allah cc sevgisi
  b) Allah korkusu
  c) Allah'a iman
  d) Allah'a İtaat
  1:) Kur'an-ı Kerim'i tanımak
  Hz. Muhammed'e tabi olmak ve ümmet olmak
  Peygamber sevgisi
  Peygambere İMAN Hz. Muhammed'in (sav) fazileti ve üstünlügü
  Hz. Peygamberin veda hutbesi
  Allah c.c için Bugzetmek
  Edep Perdesi
  Akıllı Kişi
  İman Agacı
  Sana Şüphe Vereni Bırak
  İptila Ve Nimet
  Arif-i Billah'ın Duasına Neden İcap Olunmaz
  Nefsin İki Hali-Futuhu'l Gayb
  Fena Ve Keyfiyeti
  Salikin Yetişmesi
  Hasedein Kötülügü
  Dünya Ve Ahiret İşleri
  Vera Üzerine
  Akıllıya Gereken
  Allah'a Darılmak
  İnsanları Dört Bölümde Anlatmak
  Hak Sevgisine Başkasını Katmamak
  Allah İçin Bugz
  Yasak Olan Şey
  Zaman Olur Fakirlik Küfre Yaklaşır
  Müridin Hailini Beyan
  Muhammedi HAKİKAT
  Pirimizden Tavsiyeler
  Yaratılışın Başlangıcı
  TASAVVUF
  Mana Çocugu
  Namaz
  Rüyetullah
  ZİKİR
  Marifet
  Şeriat Agacı
  Cemal Nurları
  Hiddet Ve Öfke
  Yalandan Sakınmak
  Emirler Ve Yasaklar
  Resullah'a Tabi Omak
  Mürşid
  Arif
  Hakk'ı Görmek
  Allah Korkusu ve Sevgisi
  Amel
  İlim
  Yagmur ve Toprak
  Hz Musa ve Ateş
  İmtihan
  Kişi Rabbisini Nasıl Görür
  İçi Düzeltmek
  Kader
  Ölmeden Evvel Ölmek-Pirimizden
  Nefs
  Gizli Şirk Putperestlik
  Ogluna Vasiyeti
  Pirimizin Hakk Yolcularına Vasiyeti
  Kalbindeki Putları Kır
  Pirimizden Nasihatler 1
  Pirimizden Nasihatler 2
  Pirimizden... Mucahede Ehli Ve Huyları
  Hakk'ı Şikayet Etmemek
  Faniden Medet Ummak
  Kalbin Hastalıgı
  Hayrı Tavsiye
  Taarruf-i Nefs
  Takva ve Dereceleri
  Vuslat
  Ârif-i Billah’ın Duasına Neden İcabet Olunmaz?
  Kaderde Niza Yoktur
  Her An Bir Tecelli
  Velilere Uymak
  Abdülkadir Geylanî’nin (ks) Akidesi
  Tasavvufun Esasları
  Kader2
  Pirimiz (ks)...
  Allah'a Vasıl Olmanın Yolu
  Mücahede Ehli ve Huyları - GAVSUL AZÂM
  Tasavvufta İki Gâye
  Pirimizin Üstün Şahsiyetinden Bir Demet..
  Pirimizin Tasarrufu
  Şehvetin Beyanı
  Allah'a (cc.) Teslim Ol, Halkı Terket
  Dünyanın Hâli
  İptila (Bağımlılık)
  Keşif ve Müşahede
  ALLAH´A YAKINLIK
  MANEVİ ÖLÜM
  KALBİN HASTALIĞI
  NEFİS VE HALLERİ
  HAYRI TAVSİYE
  VAZİFELERİMİZ
  TEENNİ, GAFLET, İHLAS, RİYA, SABIR, HASED, GÜNAHLARDAN SAKINMAK
  ÖNCELİKLERİMİZ - PİRİMİZDEN (KS.)
  PİRİMİZDEN ALTIN NASİHATLER
  PİRİMİZİN ŞAHSİYETİ
  İLİM, MÜRŞİD, İNZİVA
  IRAK'IN SAHRA VE HARABELERİNDE 25 SENE
  TEMELİ SIDK VE DOĞRULUK ÜZERE ATTIM
  Abdulkadir GEYLANİ (K.S) ve KADİRİLİK
  ALTIYÜZ DiRHEMLİK İP
  PİR-İ TARİKAT MUHYİS-SÜNNETİ VEDDİN GAVS-U RABBÜL ALEMİN EBU MUHAMMED MUHYİDDİN ABDULKADİR-İL GEYLANİ EL HASENİ EL HÜSEYNİ RIDVANULLAHİ ALEYHİM (K.S.)
  BATMAYAN GÜNEŞ
  HAZRET-İ GAVS’UL ÂZAM (KS.) İÇİN NE SÖYLEDİLER?
  Ziyaretşi defteri
İLETİŞİM: hakkagidenler@hotmail.com
Muhammedi HAKİKAT
Muhammedi Hakikat
Allah, sana sevdiği ve hoşlandığı işlerde başarı ihsan eylesin.

Söylediklerimi belle ve anla…

Allahu Teala, cemâli nurundan ilk defa MUHAMMED’in (s.a.v.) nurunu yarattı. Bunu Allahu Teala bir Kudsî Hadisinde şöyle açıklar:
 
 
 

    “MUHAMMED’in (s.a.v.) ruhunu yüzümün nurundan yarattım.”          Bu durumu, Peygamber Efendimiz de şöyle beyan etmektedir:          “Allah, önce ruhumu yarattı. Allah, önce nurumu yarattı. Allah, önce kalemi yarattı. Allah, önce aklı yarattı.”          Bunların hepsinden bir tek şey murad edilmektedir: HAKİKAT-I MUHAMMEDİYE… Yani Hz. Muhammed’in (s.a.v.) gerçek yönü… Hal böyle iken O’na bazı adlar takıldı.          NUR dendi. Çünkü O, Celal sıfatı altında saklı zulümattan yana saftır. Bunu Hak Teala haber verdi:          “Allah tarafından size NUR, her şeyi açık anlatan Kitab geldi,”(Yunus, 57).          AKIL dendi. Çünkü her şeyi idrak ederdi.          KALEM dendi. Çünkü ilim O’nunla yayıldı. Sonra ilmi, hurufat âlemine dökmeye de âmil olmuştur.          RUH-U MUHAMMEDÎ, olanların özü, kâinatın evveli ve aslıdır. Buna işareten Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyurur:          “Ben Allah’tan; müminler de Ben’den…”          Allahu Teala, lâhut âleminde ve hakiki Ahsen-i Takvîm’de; bütün ruhları O’nun ruhundan yarattı.          O, yukarıda bahsedilen âlemde, bütün insanlığın adıdır. O, vatan-ı aslîdir.          Bu yaratılıştan dört bin yıl sonra, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) göz nurundan arşı yarattı. Kâinatın kalan kısmını da arştan yarattı. Ondan da kâinatı…          Sonra.. yaratılan ruhları, kâinatın en aşağı derekesine indirdi. Yani bu cesetler âlemine demek istiyorum.          “Sonra, onu aşağıların en aşağısına gönderdik…” (Tîn, 5).          Yani, o nuru; ilk önce Lâhût âleminden ceberût âlemine gönderdi. O nurdan olan ruhlara, iki harem arasında ceberût nurundan kisveler giydirdi. Buna Sultanî Ruh tabir edilir. Sonra bu kisve melekût âlemine saldı. Orada da melekût nurundan kisve giydirdi; buna da Ruhanî Ruh tabir edilir.          Sonra mülk âlemine gönderdi. Mülk kisvesine bürüdü; buna da Cismanî Ruh tabir edilir.          Sonra.. bundan cesetleri yarattı. Bu değişik halleri şu Âyet-i Kerime haber verir:          “Sizi O’ndan yarattık, O’na iade edeceğiz; ikinci bir sefer yine O’ndan çıkaracağız,” (Taha, 55).          Bu hallerden sonra; Allahu Teala o ruhlara, bu cisme girmeleri için emir verdi; onlar da Allah’ın emriyle girdiler. Bunu da şu Âyet-i Kerime haber vermektedir:          “Ona ruhumdan üfledim,” (Sad, 72).          Zaman oldu; o ruhlar bu cesetle ilgisini artırdı. Bu yüzden, ahdi unuttular. Halbuki, Allahu Teala onları yarattığında:          “Sizin Rabbiniz değil miyim?” buyurdu. Onlar da:          “Evet..” cevabını verdiler… İşte bu sözü unuttular. Aslî vatana dönemediler.          Fakat.. Rahman, yani varlığın yardım kaynağı, onlara acıdı. Bu sebeple semavî kitaplar saldı. Bunlarla aslî vatanı hatırlatmak istedi. Bu manaya da şu Âyet-i Kerîme işaret eder:          “Onlara Allah’ın günlerini hatırlat,” (İbrahim, 5). Yani: Ruhlarla geçen, o visal günlerini hatırlat.               --------------------------------------------------------------------------------          Bu âleme pek çok enbiya geldi ve devresini tamamlayıp göçüp gitti. Hepsinin gayesi bu durumu anlatmak ve halkı ayıktırmaktı. Fakat O’nu anan, O’na yönelen, o âleme iştiyak duyan ve o âleme vasıl olan zamanla azaldı.          Nübüvvet; BÜYÜK MUHAMMEDÎ RUH’a varıncaya kadar devam etti. O, risaletin sonuncusu idi.          Allahu Teala basiretlerini açmak için O’nu bu gafil insanlara gönderdi. Gaye, onları gaflet uykusundan uyarmak; visaline, ezelî cemaline ermeye, yani Allah’ın Zat’ına davet idi.          Peygamber (s.a.v.) Efendimizin yolunu tayin için bildirilen şu Âyet-i Kerime bu duruma işaret eder:          “Söyle: Yolum basiret üzerinedir. Ben ve bana uyanları, aynı yola davet ederiz,” (Yusuf, 108).          Peygamber (s.a.v.) Efendimizin de şu Hadis-i Şerifi, aynı şekilde bizi asıl gayeyi anlatır:          “Ashabım gökteki yıldızlara benzer, hangisine uyarsanız, doğruyu bulursunuz…”          Basiret, ruh gözesinden gelir. Evliya için FUAD makamından açılır. Elde ediliş tarzına gelince, zahiri bilgi ile olmaz. Ötelerden, batından coşup gelen ilim lâzım… Şu Âyet-i Kerime bizi, işin özüne iletir:          “O’na canibimizden -ötelerden- ilim vermiştik,” (Kehf, 65).          İnsana gereken, basiret sahiplerini bularak, telkin yolu ile onlardan birşeyler almaktır.. O telkini yapan zat, velî, mürşid ve lâhut âleminden haber veren olmalı…               --------------------------------------------------------------------------------          Kardeşler!.. Ayılınız. Tövbe yolu ile Rabbinizden marifet talebinde bulununuz. Bunun için koşunuz. Bunu Allahu Teala şu Âyet-i Kerime ile haber verir:          “Rabbinizden gelen bağış için; keza, arzı, yer gök arası kadar olan cennet için de konuşunuz… Ki O, ittikâ sahiplerine hazırlandı…” (Âl-i İmran, 133).          Yola giriniz. Şu ruhanî kafilelerle Rabbinize dönünüz. Yakında yol kesilecek.. O âleme gidiş için arkadaş bulunmayacak.. Biz, bu harap dünyaya, oturmaya gelmedik. Yemek, içmek ve nefsin ihtiyaçlarını tatmin için de gönderilmedik…          Peygamberimiz (s.a.v.) sizi gözetmekte ve halinize bakıp üzülmektedir.. Ki bunu şu Hadis-i Şerif bize anlatıyor:          “Üzüntüm, âhir zamanda gelecek ümmetim içindir.”          Bize gelen iki şekil üzeredir: Zâhir ve Bâtın… Yani, şeriat yolu ve marifet.          Allahu Teala, şeriatla dış âlemimizin düzenini, marifetle de iç âlemimizin düzenini emreder. Her ikisinin birleşiminden ise hakikat peyda olur. Bu sözümüze, ağaçla yaprağı misal getirebiliriz; bundan sonra, meyve hasıl olur. Şu Âyet-i Kerime, anlatmak istediğimiz manaya işaret eder:          “İki deniz yürür, karşılaşır; hatta mahcuplara göre birleşir, fakat aralarında berzah -İnsan-ı Kâmil- vardır, şaşmazlar,” (Rahman, 20).          Her iki mana birden alınmalı. Aksi halde, yani yalnız zahirî bilgi ile hakikat elde edilemez. Esas gayeye varılamaz. İbadetin tam olması için, biri değil; ikisi lâzımdır. Yani şeriat ve marifet. Allahu Teala bu manayı şu Âyet-i Kerime ile işaret eder:          “Ben, cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etmeleri için yarattım,” (Zâriyat, 56).          Yani, Zat’ıma karşı irfan sahibi olalar diye… Her kim ki, O’na karşı irfan duygusuna sahip olmaz; nice ibadet edebilir?          Marifet, nefsin kara perdesini kalp aynasından açmak ve onu temizlemekle hasıl olur. O zaman Cemâl-i İlâhî’nin gizli hazinesi gözükmeye başlar. Ki bu, kalp sırrının özünde gözükür. Allahu Teala bir Kudsî Hadis’de şöyle buyurur:          “Gizli bir hazine idim. Zat’ıma irfan duygusu taşınmasını istedim. Halkı bunun için yarattım.”          Bundan anlaşılıyor ki, Allahu Teala insanı marifeti için yarattı. Marifet, yani irfan sahibi olmak, iki şekilde anlatılır: Biri Allah’ın Zat’ına; öbürü de sıfatına karşı irfan duygusuna sahip olmak…          Allahu Teala’nın sıfatına karşı ârif olmakta, dünya ve ahirette cismin alacağı tad vardır. Ama O’nun Zat’ına karşı irfan duygusunda, öbür âlemde mukaddes ruhun alacağı haz vardır. Bir Âyet-i Kerimede şöyle buyuruldu:          “Biz onu kudsî ruhla teyid ettik,” (Bakara, 87).          Allahu Teala’nın Zat’ına karşı irfan duygusu taşıyanlar, kudsî ruhla kuvvet bulmuşlardır. Anlatılan bu iki marifet, ancak iki yönlü ilimle meydana gelir; zahirî ilim, bir de batınî ilim. Anlattığımız işlerin olması bu iki ilme bağlıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu iki ilmi anlatırken şöyle buyurdu:          “İlim, ikiye ayrılır: Biri dilde olur ki, bu Allah’ın kulları üzerindeki hüccetidir; bir de kalbte olan ilim var ki; gayelere varmak için faydalı olan da budur.”               --------------------------------------------------------------------------------          İnsan, önce şer’î bilgilere muhtaçtır. Bu ilimle, sıfatlar âleminde Hak Teala’nın Zat’ına ait bilgiler tahsil edilir. Bundan sonradır ki, batın ilmine sıra gelir. Bu ilimle de marifet âleminde Hakka irfanın tam kendisi elde edilir.          Buna erebilmek için, dinin emirlerine uymayan işleri bırakmak gerekir. Hatta, tarikat âdâbına uymayan hataları da bırakmak icab eder. Bu anlatılan halin oluşması için de, nefse ve ruha ağır ve güç gelen vazifeleri yaptırmalı. Bunlar yapılırken yalnız Hakk’ın rızası gözetilmeli. Görsünler veya işitsinler için iş yapılmamalı. Allahu Teala anlattığımız hale şu Âyet-i Kerime ile işaret eder:          “Her kim, yaratanına kavuşmayı diliyorsa yarar iş görsün; yaratanına yaptığı ibadete, kimseyi ortak etmesin,” (Kehf, 110).          Marifet âlemi şeklinde tabir edilen âlem, LÂHUT âlemidir. Orası ise, aslî vatandır, ki yukarda anlatılan kudsî ruhun yaratıldığı âlemdir. Hakiki insanlık oradadır, ki o hakikat kalbin özüne emanet olarak kondu. Onun varlığı tövbe ve telkinle meydana çıkar. Ve “LÂ İLÂHE İLLALLAH” Kelime-i Tevhîdine devamla kendini açığa vurur.          Kelime-i tevhide önce dille devam edilir. Kalb hayatı bulununca da, kalb ile söylenir.          Tasavvuf ehli, kudsî mana hallerine, TIFL -çocuk- adını taktılar. Ona TIFL denmesi, bazı sebeplerden ileri gelmiştir. Şöyle ki:          1. O hal kalbden doğar ve orada terbiye görür, büyür. Aynen, annenin yavrusunu doğurması, büyütmesi gibi.          2. İlim tahsili, çok kere yavrulara hastır. Marifet ilmi ise, o kalbin yavrusuna talim edilir.          3. Çocuk, zahirdeki günah kirlerinden temizdir. O kalbin yavrusu ise, şirk, gaflet ve cismanî hatalardan uzaktır.          4. Bahsedilen temiz suret, çocuklarda daha çok görülür. Bundandır ki, çok kere mana âlemlerine dair temiz hal, melâike suretinde görülür.          5. Yapılan amellerden sonra, cennete girilir, sonra onları Allahu Teala TIFL’larla, yani yavrularla mükâfata erdireceğini anlatır.          İşte.. bu manaya işaret eden iki Âyet-i Kerime:          “Onların çevresinde daima yavrular döner,” (Vâkıa, 17).          “Onlar için hazır bekleyen gılmanlar -çocuklar-, hazineler de saklı inciler gibidir,” (Tur, 24).          6. TIFL -çocuk- isminin ona takılmasındaki bir başka sebep ise, letafet ve nezafet halidir.          7. Sonra, ona verilen bu isim mecaz yolu iledir. Çünkü o, bedenle ilgilidir.Beşer suretine bürünmüştür. Çünkü onunla alakası vardır. Sonra, onun melâheti de bu ismi almasına sebep olmuştur. Sonra o, beşerin rengini de değiştirmiştir. Onun bidayetine nazar edilirse, bu hal daha iyi sezilir. Çünkü o, hakiki insandır. Çünkü Hak Teala’ya nisbeti vardır.          O insanlığın hakiki yönü, öyle bir şeydir ki, ona göre ne cisim, ne cismanî olmak var..          O’nun varlığı, Hakk’ın Zat’ına karşı bir mahrem teşkil etmez. Bunu Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’in şu Hadis-i Şerifi anlatır:          “Allah ile öyle bir zamanım olur ki; o anda araya ne Melek-ül Mukarreb -Hakk’a yakın Melek-, ne de Nebî Mürsel -bir peygamber- girebilir.”          Hadis-i Şerifte bahsi geçen mürsel peygamber, Efendimizin (s.a.v.) beşerî yönüdür. Yakın Melek -Mukarreb Melek- ise, ceberût nurundan yaratılan Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ruhanî durumudur ki; oraya melek için giriş yoktur. Lâhut nuru da oraya giremez. O âlemi anlatırken Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir Hadis-i Şerifinde şöyle buyurur:          “Allah’ın bir cenneti vardır; orada köşkler olmaz. Bal lafı edilmez. Süt bulunmaz. Orada yalnız ilahî yüze nazar kılınır.”          Bu durumu şu Âyet-i Kerime teyid eder:          “Yüzler vardır, tazedir, parlar o günde…” (Kıyamet, 22).          Bir Hadis-i Şerif de, bu hali başka yönden teyid eder:          “Rabbinizi seyre dalacak, mehtaba bakar gibi bakacaksınız.”          O öyle bir âlemdir ki, oraya melek veya cismiyet uğrayacak olsa derhal yanar. Burada bir Kudsî Hadis bu konuyu şöyle izah etmektedir:          “Şayet, Celâl yüzümden perdeyi aralayacak olsaydım, gözümün aldığı her yer yanardı.”          Keza, Cibril’in de bu hususta peygamberimize bir sözü vardı; onu da zikredelim:          “Bir karınca boyu öteye geçecek olursam derhal yanarım.”   GAVSULAZAM

PANO  
   
ilahi dinleyin  
   
Peygamber efendimiz s.a.v efendimizin hadisleri  
  Peygaberimiz(sav) buyuruyorki
eger ölüm kalplerinize işlemesini
istiyorsanız şu üç şeyi daima yapın:

1)Cenaze namazlarında bulun.

2)Kabirleri ziyaret edin.

3)Hastaları ziyaret edin.
......................................................
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

'' Duanın kabulu,adabına riayetle mümkündür:

_Haram yememek......

_Şerefli gün ve vakti gözetlemek....

_Güzel hali gözetlemek....

_Alçak sesle,tevazu ve huşu ile dua etmek....

_Duadan evvel günahlara pişman olmak''
........................................................................
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

''Namaz kıldıgın zaman,son namazınmış gibi kıl buyurmuştur''....
........................................................................
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

''Namaz kılan,bütün organlarıyla,Rabbine dua eder''....
.........................................................................
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

''Huşunuzun münafıklarınkine benzemesinden Allah'a sıgınırım''.....

Namaz ,imanın sigortasıdır''......
..............................................................................
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

''Bizimle onlar arasındaki ayırıcı çizgi Namaz'dır.Namazı terkeden bu çizgiyi kaldırır (kafir olur).''



Peygamberimiz (sav) ÖGÜT:
''Kesilsen,ateşe atılsandayine Allah'a ortak koşma.

Çoluk çocugundan,mal ve servetindenayrılmaya zorlansanda yine anne-babana isyan etme.

İçki içme,zira, O kötülüklerin başıdır.

Namazı terketme,zira namazı kasten terkeden,Allah'ın ve Resulü'nün himayesinden uzaklaşır''......
.........................................................................
Allah c.c kuluna müjdesi:

''Kulum benim azabımdan ancak boynuna farz kıldıgım ibadetleri yerine getirerek kurtulur''.....
...................................................................
Peygamberimiz (sav) buyuruyorki:

''Öyle namaz vardırki,kişiye yorgunlugundan başka bir şey kalmaz.

''Öyle oruç verdırki,kişiye açlıgından,susuzlugundan başka bir şey kalmaz.''......
..................................................................
Peygamberimiz (sav)'in ögütü:

Gece kalk ,gece namaz kıl.Gece uyuma.Uyu da,o sıkıntı kalbine girdigi zaman uyan.Uyanki,kalbine gelen bu sıkıntı,Allah'ın seni uyarması olarak yorumla.....
........................................................................
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

''Küçük günahlardan sıkının,küçümsemeyin.Küçük günahlar sizi büyük günahlara götürür''......
........................................................................
Hz.Musa (as) ile Allah c.c arasında geçen nemmalarla ilgili:
Musa (as) ,inananları topluyor yüksekçe bir yere daga çıkalım buyuruyor.Rabbimize dua edelim,belki bir rahmet yagdırır.Musa (as) duaya başladıgı an Yüce Allah'tan hitap geliyor:''Ya Musa,ümmetinin içerisindeki nemmamları çıkar onları kov ondan soran duanı kabul ederim.NEMMAM,iki kişi arasında söz taşıyıp onları birbirine düşüren,düşman eden münafık iki yüzlü kimsedir............

Allah c.c kullar'ına diyorki:

''Ey kulum,içiki içme,zina yapma,Rüşvet alıp verme,faiz üretme.Yoksa seni cezalandırırım,hapsederim,mahkum ederim.'''....
......................................................................
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

''Komşun putperset,yabancı,gayri müslim bile olsa ona komşuluk yapmak mecburiyetindesin''

ÜÇ ÇEŞİT KOMŞU HAKKI VAR:

1)''Müslüman komuşunun iki hakkı var:
a)Komşuluk hakkı,b)müslüman kardeşligi hakkı....

2)''Akraba olan komşunun üç hakkı var:
a)Akrabalık ,b)Din kardeşligi ,c)komşuluk hakkı......

'Gayri müslüm komşunun bir hakkı var:Komşuluk.....
.......................................................................
Peygamberimiz (sav) buyuruyor ki:

''Cenab-ı hakk'ın öyle kulları varki,yevmu'l- mahşerde korku içinde yaşarken,onlar tahtlar,kürsüler üzerinde oturmuş,korku ve hüzün bilmez,görmezler.....
........................................................................
 
Yayınlarımız  
  “Kim iyi bir işe aracılık ederse
onun da o işten bir payı olur.
Kim kötü bir işe aracılık ederse
onun da o işten bir payı olur.
Allah her şeyin karşılığını verir."
(Nisâ Sûresi85.Âyet)

” (İnsanların Hayırlısı,
İnsanlara Faydalı Olandır) H.ş

Bu hadisi şerife göre
bir hayat çizgisi, bir yaşam şekli
oluşturanlara ne mutlu!..

"Gözü haramdan korumak ne güzel
sehvet perdesidir.
(Hz. Osman r.a.)"

"HER NEFS ÖLÜMÜ TADACAKTIR"

"Siz Allah icin ne verirseniz
Allah onun yerine Daha iyisini verir"
(Sabe suresi)

"Kişi haksız olarak bir şeye lânet ederse,
o lânet kendine döner."

"Dostunu zaman zaman
ziyaret et ki sevgin artsın."

"Dinde namazın yeri,
vücûtta başın yeri gibidir."

"Yazıklar olsun o kimseye ki
halkı güldürmek için yalan söyler.
Veyl (azâbı) ona, veyl (azâbı) o

Gönül behçesindeki konularımız
her hafta değişmektedir..

"Edebi gözetmek, zikrden üstündür.
Edebi gözetmeyen
Hakk'a kavuşamaz."

"Ehlin gönlü için
(âilenin gönlünü almak için)
günah işlemek ahmaklıktır."

"Gınâ sâhiplerinin yâni zenginlerin,
alçak gönüllü olması güzeldir.
Fakirlerin ise
onurlu olması lâzımdır."

"İnsana lâzım olan önce
Ehl-i sünnete uygun inanmak,
sonra Allahü teâlânın emir ve
yasaklarına uymak,
daha sonra tasavvuf
yolunda ilerlemektir."

"Kalbin birçok şeyleri sevmesinin sebebi,
hep o bir şey içindir. O da nefsdir."

"Kâfirlere kıymet vermek,
müslümanlığı aşağılamak olur."

"Kelime-i tevhîd; putlara ibâdeti bırakıp,
Hak teâlâya ibâdet etmek demektir."

"Malı zarardan korumanın ilâcı,
zekât vermektir."

"Mübahları gelişi güzel kullanan,
şüpheli şeyleri yapmağa başlar.
Şüphelileri yapmak da
harama yol açar."

"Nefse, günahlardan kaçmak,
ibâdet yapmaktan daha güç gelir.
Onun için günahtan
kaçmak daha sevaptır."

"Razzâk olan Hak teâlâ,
rızıklara kefil olmuş,
kullarını bu sıkıntıdan kurtarmıştır."

"Seâdet-i ebediyyeye kavuşmak,
peygamberlere uymağa bağlıdır."

"Sohbeti ganîmet bilmelidir.
Sohbetin üstünlüğü, bütün üstünlüklerin
ve kemâllerin üstüdür."

"Sünnet ile bid'at birbirinin zıddıdır.
Birini yapınca öteki yok olur."

"Zekât niyeti ile bir kuruş vermek,
dağlar kadar altını sadaka olarak vermekten
kat kat daha sevapdır."

"Cennet ile Cehennem'den başka
ebedî bir yer yoktur.
Cennet'e girmek için îmân ve dînin
emirlerine uymak lâzımdır."

"Tesbih okumak (sübhânellah demek),
tövbenin anahtarı ve hattâ özüdür."

"Vakit çok kıymetlidir.
Kıymetli şeyler için kullanmak lâzımdır.
İşlerin en kıymetlisi
sâhibine hizmet etmektir.
Yâni Allahü teâlâya ibâdet ve tâat etmektir."

"Gençlik zamânında dînin emirlerine uymak,
dünyâ ve âhiret nîmetlerinin en üstünüdür."

"İhlâs ile yapılan küçük bir iş,
senelerce yapılan ibâdetler gibi
kazanç (sevap) hâsıl eder."

"İbâdetlerin hepsini kendinde toplayan,
insanı Allahü teâlâya en çok yaklaştıran şey
namazdır."

"Dünya deniz gibidir.
Çok kimse boğulmuştur.
Gemin takva, yükün iman,
hâlin tevekkül olursa kurtulursun."

"Horoz senden daha akıllı olmasın!
O, her sabah zikrederken,
sen uykuda olma."

"İnsanlara nasihat ederken kendini unutma!
Muma benzeme. Mum aydınlatırken,
kendini yakıp eritir."

"Kendi aybını gören kimse,
başkasının aybını göremez."

Kul, Allahü teâlâ için neyi terk ederse,
Allahü teâlâ, ona karşılık daha hayırlısını verir.

Ziyaretinizden dolayı teşekkür
eder dualarınızı bekleriz....

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol